“Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, barış ve esenlik dini İslam ile şereflendiren, Cuma gününün şu icabet vaktinde Beytullah’ın şubesi olan bu güzide camide aynı safta bedenlerimizi ve gönüllerimizi buluşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun.
Alemlere rahmet olarak gönderilen, İslam’ı, imanı, ibadetleri ve güzel ahlakı bizlere öğreten, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, aline ve ashabına salat ve selam olsun.
Aziz Müminler!
Önümüzdeki salı gününü Çarşamba gününe bağlayan gece, Rebîü’l-evvel ayının on ikinci gecesi. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizin dünyayı teşriflerinin yıl dönümü. Bu vesileyle şimdiden Mevlid Gecemizi tebrik ediyorum. Yüce Rabbim bu mübarek gece hürmetine Peygamber Efendimizin sünnetine tabi olmayı, ahlakıyla ahlaklanmayı bizlere nasip eylesin. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, şefkat ve inayeti üzerimize olsun. Cumamız mübarek olsun aziz kardeşlerim.
Kıymetli Müslümanlar!
Cenab-ı Hak bizlere şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış dini İslam’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü şeytan, size apaçık bir düşmandır.”
Hatemü’l-enbiya Hz. Muhammed Mustafa aleyhissalatu vesselam Efendimiz bizlere şöyle seslenmektedir: “Kim, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve peygamber olarak Hz. Muhammed’den razı olursa ona cennet vacip olur.”
Aziz Kardeşlerim!
Yüce dinimiz İslam; barış ve esenlik dinidir, Hak ve hakikat dinidir, adalet ve rahmet dinidir, şefkat ve merhamet dinidir, ilim ve irfan dinidir, hikmet ve medeniyet dinidir. Her ruhun aradığı huzur İslam’dadır. Her gönlün arzuladığı mutluluk İslam’dadır.
İslam, yaratılan tüm insanlar dünyada esenlik bulsunlar, ahirette selamette olsunlar diye gönderilmiştir. İslam, karanlıklardan aydınlığa çıksınlar, iyilik yollarına tabi olsunlar, dosdoğru bir hayat sürsünler diye gönderilmiştir.
Kardeşlerim!
Şu hususu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum: Allah’ın güzel isimlerinden birisi de “es-Selâm”dır. Bilelim ki, barış ve esenlik kaynağı Allah Teâlâ’dır. Her birimizin namaz kıldıktan sonra okuduğumuz Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in şu duası bizlere bu hakikati haber vermektedir: “Allah’ım! Sen ‘Selam’sın, selam, barış ve esenlik Sendendir. Yücelik ve ikram sahibi olan Allah’ım! Sen ne mübareksin.”
Kardeşlerim!
Bizler Müslümanız elhamdülillah. Bizler, Rabbimizin “Selam” isminin dünyadaki temsilcileriyiz. Bizi tanıyan İslam’ı sevmelidir. Bizi gören İslam ile tanışmalı ve Müslüman olmak istemelidir. Bizimle komşuluk yapan, bizimle ticaret yapan bizden Peygamberimizi öğrenmek istemelidir. Bizler, barıştan yana tavır almakla sorumluyuz. Etrafımıza güven vermeliyiz. Hoşgörü ve kardeşlik ortamına katkı sunmalıyız. Hangi dine mensup ve hangi etnik kökenden olursa olsun toplumun bütün üyeleriyle iyilik ve adalet esasına dayalı ilişkiler kurmalıyız. Peygamber Efendimiz bizi şöyle tanımlıyor: “Müslüman şudur; insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” Peygamberimizin adı, Muhammed’ül Emin idi. Dün olduğu gibi bugün de ırkı, rengi, dini ve dilleri farklı olsa da bütün insanlarla barış ve esenlik içinde yaşamanın gayreti içerisinde olmalıyız. Unutmamalıyız ki, birçok insan İslam’ı biz Müslümanların söz ve davranışlarına göre değerlendirmekte ve tercih etmektedir. Güzel bir söz ve davranışımızdan dolayı bir insanın İslam ile tanışması ve Müslüman olması, dünyadan ve dünyalıklardan daha hayırlıdır, daha kıymetlidir.
Kardeşlerim!
Günümüz dünyasında biz Müslümanların asla kabul edemeyeceği bir kavram olan İslamofobi sıkça kullanılır oldu. Oysaki barış ve esenlik dini İslam’ın olumsuzluk ifade eden “fobi” yani korku kelimesiyle yan yana kullanılması asla kabul edilemez. Bugün, yerelde Avrupa’nın genelde tüm dünyanın medeniyetini inşa ettiği ilim, bilim, fen ve teknik bilgilerin neredeyse tamamı ya Müslümanlar tarafından icat edilmiş, ya da Müslümanlar tarafından geliştirilmiş veya bugünlere gelmesi Müslümanlar eliyle olmuştur. Bugün biz Müslümanlara düşen, İslam’ın emirlerine riayet etmek, tavsiyelerine hakkıyla uymaktır. İslam’ın yüce değerlerini ve güzelliklerini hayatımıza aktarmak, böylelikle İslam’ı en güzel şekilde temsil etmektir.
Peygamber Efendimizin (s.a.s) şu hadisini aklımızdan hiçbir zaman çıkarmamaktır: “Mümin, insanların can ve mal hususunda güvendiği kişidir. Müslüman, elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir.”
Aziz Müslümanlar!
Buradan tüm insanlara da seslenmek istiyorum:
Ey İnsanlar!
Bugün, sizlere gönül insanı, Hak aşığı Yunus Emre’nin şu dizeleriyle sesleniyorum:
‘Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.’
Bugün bu mübarek mekandan, Peygamberimizden bize miras kalan bu minberden sizlere sesleniyorum ey insanlar! Dünyada yaşanan bütün çatışmaların ve savaşların son bulması, ancak İslam’ın esenlik veren ilkelerinin hayata aktarılmasıyla mümkündür. Dünyada sel olup akan gözyaşlarının dinmesini ve acıların son bulmasını istiyorsak, Rabbimizin emir ve yasaklarına riayet etmeliyiz. Huzur ve barış ortamının tüm dünyada egemen olmasını umut ediyorsak, Kur’an-ı Kerim’in hayat veren ilkeleriyle buluşmalıyız. Mazlum ve mağdurların, yetim ve öksüzlerin dertlerine derman olmanın yollarını arıyorsak, bunun yolu ancak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ve bütün peygamberlerin insanlığa tebliğ ettiği mesajları bilmekten, yaşamaktan ve sonraki nesillere aktarmaktan geçmektedir.
Rabbimiz bir, hepimiz Hz. Adem aleyhisselamın çocuklarıyız. İnancı, ırkı, rengi, dili ne olursa olsun insanların temel hak ve özgürlüklerini korumalıyız. Savaşlar son bulsun. İnsanlar, çocuklar açlıktan ölmesin. Bilimsel gelişmelerden ve yeryüzünün zenginliklerinden herkes yararlansın. Dünyanın yarısı açlık ve yoksulluk içinde, diğer yarısı ise büyük bir lüks ve israf içerisinde. Açlıktan ölenler de var, çok yemekten ölenler de var. Gelin dünyanın zenginliklerini adil bir şekilde paylaşalım, ne açlıktan ölen olsun ne de tokluktan.
Dünya hepimize yeter.”